


Sıkı bir kahvaltının ardından güzelce giyindik ve hepberaber karın keyfini çıkarmak için bahçeye indik,ben yavaş annecim,dikkat et derken baktık küçük prens de 'yabaş!yabaaaş!' demez mi,bu heyecana birde onun ağzından çıkan her yeni kelimenin verdiği mutluluk da eklenince değmeyin bizim keyfimize :) artık söyleyemediği hiçbir kelime yok,herşeyi öyle ya da böyle söylüyor sanırım yaz gelmeden cümle kurmaya başlar,bu hafta bir sesli çekim yapsak da oğluşun marifetlerini bloğumuza koysak hiç fena olmaz sanırım :) Kar maceramız Efe'nin kardanadamla tanışma merasimi ile başladı,çok güzeldi,yapraktan ellerini tuttu 'merhaba'dedi hatta havuçtan burnunu tutarak bize bakıp gülümsedi,komiğine gitti :) bizde ona kardanadamı anlattık,kömürden gözlerini,havuçtan burnunu,kar yağınca geldiğini,çocukları çok sevdiğini anlattık,sen de onu çok sev tamam mı dedik ''taaamam'' dedi gözlerinin içi gülüyordu :)
Sanırım bebeklerin 1,5 yaş ve sonrası tam yemelik zamanlar;severken dişlerini kırmak üzere olduğun zamanların çok olduğu,ağzının bir karış açık kalarak hayret ve hayranlık içine düştüğün anların çoğaldığı,içinin içine hiç sığmadığı,''seyretmeye doyamadığım'' derken içini anlatamadığın bir doyumsuzluğun kapladığı,sevginin aşka ,aşkının sevgiye mi ne dönüştüğünü,bunun ne cins bir aşk ya da sevgi olduğunu asla bulamadığın muhteşem bir tutkuyu yaşadığın zaman bu,''1,5 yaş ve sonrası....''hep çoğalsın,hiç azalmasın,hep içiçe,hep yaşanası.... Çooook keyifli,çok aşk kokulu bir oyundu kartopu,çok hasret kaldığımız,tadına doyamadığımız,Efe'nin de bir türlü eve çıkmak istemediği, beyaz bir gündü,beyazlığa büründük,yattık yuvarlandık,attık tuttuk,çok ama çok sevdik,yine yağ kar,yine gel,Efe'nin güleç kardan adamı,bizi unutma e mi :)